Stockholm, İsveç Ziyaretim

-->

Üç yıl önce şu an çalıştığım dükkan olan Ericsson için girdiğim iş görüşmesinde sormuşlardı, seyahat engeliniz var mı diye. Yok dedim haliyle ve kesin Avrupaya gider bir iki şehir görürüm diye hayaller kurmaya başlamıştım. Üniversiteden beri hayalimdir, bir çanta o interrail benim bu erasmus senin yapmak. O dönemde tabii fukaralıktan yapamadık ya da en önemlisi cesaretsizlikten…

Girdik dükkana başladık çalışmaya. İlk görev yeri olarak konuşulan iki yer vardı: Suudi Arabistan ve Irak! Neyse şansım yaver gitti de Irak oldu. En azında şeriat yoktu!

Irak’a, hesaba göre 5-6 aylığına gitmiştim ancak tamı tamına 2 yıl 3 ay gidip gelmelerim sürdü. Tahminimce 1 yıla yakın süreyi fiziki olarak orada geçirdim. Hal böyle olunca önceki yöneticim Önder başkan’a da hep sitem ediyordum, hep doğu hep doğu nereye kadar diye.

Geçen sene sonlarında ise dükkanımızın “Leadership for Professionals” eğitim programına gideceğim netleşince sevinmiştim. Leadership falan kesin avrupaya akarım diye. I-ıh öyle olmadı, eğitim Mısır’da oldu! Hoş Mısır daha inanılmaz bir deneyimdi ancak avrupa hayalimin gerçek olamamasına neden olmuştu ya sağlık olsun.

Velhasıl kelam “İzmir’in batısına geçmek bana haram zannımca” diye bir söylem geliştirmiş, Önder Abinin de başını bir hayli ağrıtır hale gelmiştim. Neyseki Irak’tan sonraki projem IoT Accelarator, bir eğitim düzenledi ve davet etti bizi gavur illerine. Hem de nereye, Finlandiya’ya. Kuzey Işıklarının az aşağısında, dillere destan eğitim sistemi, nazik insanları ve Nokia sıyla Finlandiya…

Tabii bir heyecan bastı beni, İzmir’in batısına geçme, Avrupa görecek masum köylü heyecanları… Malum bizim dükkan İsveç kökenli yani ana vatanımız İsveç. Hal böyle olunca vizeyi oradan kolay alırık diye, oraya başımızı vurduk. Sağolsunlar onlar da hızlıca verdileri vizeyi. Gerçek midir kuruntu mudur bilemem ancak vizeyi oradan aldık direk Finlandiya’ya gidersek İsveç çok kırılır, Finliler de bir hayli küser diye, önce İsveç’e, orada da kısa bir zaman kalarak da Finlandiya’ya gitmeye karar verdik ekipçe. O yüzden bu yazımda İsveç’ten bahsedeceğim, Finlandiya bir sonrakinde inşallah.

Mayıs ortasında hemen Irak’tan kesin dönüş yaptıktan sonra uçtuk İsveç’e. Evet uçtuk, bak burada çok belli:

Tam uçağa bindim ki aklıma geldi, uçak biletlerinin pasaportla beraber çekilmiş fotosunu koymamıştım Instagram’a. Beni aldı bir telaş, kafamda deli sorular: acaba alırlar mı memlekete, ziyaretim caiz midir :D :D

Neyse geyik bir yana indik memlekete girdik sıraya. O da ne havalimanında çeşmeden su içen insanlar! İmrenmedim desem yeridir, adamların çeşmesinden akan su hala içilebilir hem de başkentte…

Burada belirtmeden geçemeyeceğim. Para birimi SEK ama çok yerde Euro geçiyor. İstisnasız her yerde de kredi kartı ile alışveriş yapabiliyorsunuz. Nazik insanlar ve kişisel güvenliğe çok saygı duyuyorlar. Kesinlikle kredi kartınıza dokunmuyor ya da almıyorlar. Kendiniz giriyorsunuz işlemlerinizi. Bir de bizim memlekette “şifre neydi gardaş” diyen esnafımız…

Pasaportu vurdurduk damgayı, çıktık. Havalimanında emanetleri koyabileceğiniz kilitli dolaplar mevcut. Hemen yakındaki metro istasyonundan şehre doğru yollandık. Aşağı yukarı 5-6 saatimiz var, ne yapsak derken. Grupran bir arkadaşımız “Vasa Museum’a gitsek ya” fikri çıktı. Hemen haritadan baktık, atladık taksiye gittik. Aylardan Mayıs ama hava bir hayli soğuk ve yağışlıydı. Paltosuz gideydim vah halime…

Vasa Museum, Stockholm merkezde ve ulaşımı çok rahat. Hikayesine geçmeden önce şunu diyebilirim. Yakın tarihteki büyük hataların ya da iş bilmezlikler tesbih olsa bu mevzu imamesi olur resmen!

Vasa, İsveç İmparatorluğu’nun, en büyük kralı Vasa’ya adadığı,  büyük umutlarla inşa edilip 5-6 dakkada batan devasa gemisinin adı. Üç küsur asır su altında kaldıktan sonra 60 lı yıllarda su yüzüne çıkarılıp sergilenmeye başlanmış. Dediklerine göre 30 milyondan fazla ziyaretçisi olmuş müzenin. Açıkçası hayran kalmamak imkansız. Adamlar zamanında bi hata etmişler, torunları da gocunmadan utanmadan sergileyip kürekle para kaldırıyorlar. Bizim herhangi bir müzemizdeki buluntu kadar toplam buluntusu olan müzedeki düzen, ücretsiz sunumlar ve rehberlikler muazzam. Darısı bizim müze ve ören yerlerimizin başına.

Müzenin çıkışında güzel bir hediyelik eşya mağazası mevcut, ufak ve uygun fiyatlı (euro – tl paritesini çok düşünmezsek) hediyelikler almak mümkün.

Müzeden sonra kalan kısıtlı sürede botlar bir sightseeing yapak dedik, biraz yürüyüp botların kalktığı yere gittik.

Botlarda tüm koltuklarda kulaklıklar mevcut ve bir çok dilde geziyle eş zamanlı anlatım mevcut. Tabii Türkçe yok ne yazikki :( Ayrıca koltuk arkalarında bulunan haritadan da nerede olduğunuzu takip edebiliyorsunuz. Aşağı yukarı 40-45 dakika sürdü yolculuğumuz.

Sonrasında da hemen kıyıdaki bir restauranta girdik, adını hatırlamıyorum. Ama güzel bir mekan olduğu her halinden belliydi, dedik paraya kıyalım güzel bir yer olsun. Girdik, oturduk güzel bir masaya. Dedim ki arkadaşlarıma, menüdeki en kalabalık isme sahip yemeği söyleyeceğim. Dediğimi de yaptım. Yemek paylaşmaktan nefret ederim ama bunu paylaşmadan edemedim. Benim gibi deniz ürünleri hastası haline gelmiş bir adamın önüne bunları getirir bir de yanına yumurta koyarsan kusura bakma gardaş ben bu oyunu bozarım, hepsini gömerim :D Şiir gibi değil mi yahu!

2016-05-15-18-18-04-1024-x-768

Stockholm maceramız, yemeğimiz gibi bir tatlı rüya gibi hızlıca bitti ve metroya atlayıp geçtik havalimanına. Oradan da ver elini Finlandiya, Helsinki…

4 responses to “Stockholm, İsveç Ziyaretim”

  1. Cenk Limni says:

    Ellerine sağlık kardeşim. Blog’u boşlama sakın hem tasarımı hem de içeriği keyifli. Gördüğüm kadarıyla blog 7 ay geriden geliyor :P

  2. Emrah Önder says:

    Sağolasın kardeşim. 7 ay iyimser, resmen 1 yıldır doğru dürüst yazmadığımı, tasarımı da en son 3 yıl önce değiştirdiğimi fark ettiğimde harekete geçtim. İnşallah arayı kapatacağım hızlıca :)

  3. harikasin Emrah kardesim; ben de Ericsson’daki 5nci yilinda egitim icin inovasyonun baskenti Stockholm’e gidip 5 gun kalmistim :) Anilar canlandi Vasa muzesi ve fotolari gorunce,ne guzel ifade etmissin.Selamlar ve sevgiler

  4. Emrah Önder says:

    Sağolasın kardeşim, dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım gavur illerini :)