Tez ve Hayatımın Fikri yarışması maceralarımızla paralel yürüyen yeni bir açılımı da anlatmadan geçmemek lazım: Teknopark’ta yer alma hikayesi. Tam bir hobit öyküsü, hüküm dağına yüzüğü atmak falan kadar zor Öykümüz iki genç iytelinin nisan dolaylarında kafasına tuğla düşmesiyle başlar… Dedik ki biz gidelim şu teknoparka bi başvuralım, bakarsın kazanırız. Bu düşüncemizi tez hocamızla da paylaştık, sağolsun o da cesaretlendirdi. Sonra Halis Hocamıza akıl danıştık, “başvursak mı, başvursak kazanır mıyız” diye. Tek ve net bir cevap verdi: “Siz daha başvurmanız mı?”. İşte vurucu cümle. Artık durmanın anlamı yoktu, Halis Hocamız bize gereken cesareti vermişti. Biz de daha önceki hikayelerimizde bahsettiğimiz ulvi kişilik, deli cesaretimizi yanımıza alıp Teknopark yokuşunu tırmandık. Muzaffer Hocaya başımızı vurduk: Biz Teknopark’a başvurmak istiyoruz. Hoca, bir süre yüzümüze baktı, gitti içeride bir iki telefon görüşmesi yaptı, geri döndü. “Tamam, sitedeki formu doldurun getirin” dedi. Çıktık odadan. dedik “aman canım ne kolaymış, altı üstü bir form işte.”. Hemen bölüme gidip forma baktık ama tüm sorular çalışmadığımız yerden çıkmış canım. Tabii çakıldık kaldık. Sorduk soruşturduk, sağolsun teknoparkın avukatı hanım oldukça yardımcı oldu. Formu ite kaka doldurduk. Birçok kopya aldık, gittik hocanın yanına. Hiç unutmuyorum, 1 Mayıs günüydü. Hoca, “Gidin bunları kurul üyelerine hemen dağıtın” dedi, listeyi verdi elimize. Bir listeye baktık, bir hocaya tamam dedik, çıktık odadan. Kurul üyeleri Buca, Bornova, Balçova ve Alsancak’a dağılmıştı. İzmir’in 4, iyteyi de sayarsak 5 farklı köşesi ve 2 gün süre. Hadi bakalım kolay gelsin, girişimci iyteliler Saate baktık, 10.35. En yakın dolmuş yarım saat sonra. Hemen otostop kurumuna sığındık. Teknoparktan direk topraktan yardırıp Çeşme yoluna indik. 1-2 derken bir kamyonet aldı. Bindik, bir kaç şey vardı, koltukta. Ben bişeyin üzerine oturuverdim, sert bi cisim. Alan adam hemen hamle yapıp beze sarılı şeyi aldı. Alırken bez sıyrıldı, anaaam tabanca!!! Yusuf ve üçbuçuk kardeşliği soğuk soğuk terlere neden oldu. Kimdi, kimin arabasına binmiştik ulen. Gençliğimizin baharında Girişimciydik, Sıtkı Hoca hayat acımasız, acımasız rekabet, zorluk falan demişti ama bunu söylememişti. Aklımdan bunlar geçerken kendisinin astsubay emeklisi olduğunu falan söyledi, kartını gösterdi de biraz rahatladım Neyse Zeytinalan’da bıraktı. Bindik otobüse önce Balçova’ya, oradan Buca’ya, en son da Alsancak’a ulaştık. Bornova’yı ertesi güne bıraktık. Gönül rahatlığıyla teslimatı tamamladıktan sonra başladık cevabı beklemeye. 12 Mayıs pazartesi günü boş günüm olması nedeniyle bir bebek edasıyla 7. uykunda rüyalar görürken telefonum çaldı. Arayan Alperen’di, heyecanlı heyecanlı olarak birşeyler anlatıyordu, yaklaşık bir-iki dakika anca ayılınca söylediklerini algılayabildim. Haber gelmişti, ertesi gün bizi mülakata çağılıyorduk. Gece Alperenle mülakat konusunda konuşup Avea için hazırladığımız iş planını sadeleştirdik, basıma hazır hale getirdik.Sabah can fotokopide accık kazıklanarak baskılarımızı aldık. 13 Mayıs Salı günü mülakatın yapılacağı EBSO’nun kapısından elimizde evrak çantası (Ev arkadaşım Onur’un bilgisayar çantası ), üzerimizde takım elbiseler ve yüzümüzdeki ifade ile tam bir iş adamı edasıyla girdik, mülakatın yapılacağı salona 8.30 sularında girdik. Kimsecikler yoktu, tabii randevu saat:10′daydı, normal:) Neyse Alple oturduk, muhtemel sorulara verilecek kritik cevapları tartışmaya başladık. Tam bu sırada Ahmet Hocamız geldi, Muzaffer Hocayla beraber. Sonra bir bir gelmeye başladı, şirket temsilcileri. Sanırım bir biz iki öğrenciydik :D. Beklerken bir aday şirketin yöneticileriyle görüştük. şirketin yetkilisiyle hoş beşten sonra mevzu bizim öğrenciliğimize geldi. “Biz, sizin gibi arkadaşlarla çok çalıştık” falan dedi. Biz de “Kabul edilmezsek, geliriz size iş başvurusuna” dedik, güldüler, “Sizi alırlar, bizi almazlarsa biz de size geliriz” dediler, gülüştük, az stresimiz dağıldı.İlk grup, saat:10.30 gibi girdi. Sonra Ahmet Hoca girdi. 10.55′de Hoca bizi çağırdı. Girdik odaya. Fazilet Hanım dışından tüm üyeler vardı. Juriler:
Prof. Dr. Cüneyt GÜZELİŞ
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı
Elektrik ve Elektronik Mühendisligi Bölümü
Prof. Dr. Fazilet Vardar SUKAN
Ege Üniversitesi Müh. Fakültesi, Biyomühendislik Bölüm Başkanı
Uluslararası Teknoloji Birliği Bilim Kurulu Üyesi (Ege Üniversitesi, Bilim-Teknoloji Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü)
Prof. Dr. Mehmet Cemali DİNÇER
İEÜ Bilgisayar Bilimleri Fakültesi Dekanı
Doç. Dr. Metin TANOĞLU
İYTE Makina Mühendisliği Bölüm Başkanı
Dr. Erkal SAHTİYANCI
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanlık Müşaviri
Muzaffer Hoca, bize yer gösterdi. Jurinin tam karşısına oturduk. Bu arada ben, bastığımız iş planlarını üyelere dağıttım. Alınca önce bi şaşırdılar.”Vay be” gibisinden bir yüz ifadesinde bulundular. Yerime geçtim, soruları beklemeye başladık. Rahattık, ne de olsa tüm sorulara verilecek sorulara cevaplarımız hazırdı. Hafif bir tebessümle bekliyorduk. Cemali Hoca, “hala öğrencisiniz sanırım” dedi, Metin Bey “Bizim okuldasınız, değil mi” diye sordu. Bu kolay soruları cevaplandırdıktan sonra Cüneyt Hoca, “Evet arkadaşlar, diğer yazılım şirketlerinden farkınız ne olacak” diye sordu. Anee, çalışmadığımız yerden sordular, gene yaw. 1-2 milisaniye zaman durdu, sabahtan Alple konuştuğumuz tüm soruların cevaplarını düşündüm, bunlardan bir komposizyon yazıp, başına “Introduction”, sonuna “As a result” bölümlerini ekleyip, referanslar kısmın atlayıp temize çektim, derin bir nefes aldım, Alple göz göze geldik, zaman yeniden akmaya başladı ve deminki kompozisyonu kusmaya başladım, 5-6 dakika konuştum sanırım. Tam “result and discussion” kısmına gelmiştim ki Cüneyt Hoca “tamam arkadaşlar” dedi ve diğer üyelere “sorusu olan var mı” diye sordu. “teşekkür ederiz arkadaşlar” dedi. Odadan çıktık. Görev tamamdı, bekleme yeniden başladı. Araya şenlikler girdi, tez, yarışma, ev falan, filan geçti günler. Sanırım 21 Mayıs çarşambaydı, Alperenle Kimya Mühendisliğine kahvaltıya gitmiştik. Muzaffer Hocayla karşılaştık. Kaçar mı hemen sordum, “Hocam, noldu bizim iş” diye. Muzaffer Hoca, uzunca beni süzdükten sonra “Kabul edildiniz, hayırlı olsun” dedi, gitti. Alp o sırada bişeyler alıyordu, hemen yanına gidip söyledim. Tabii yarışmadaki gibi kendimizi kasmadık direk hopladık, zıpladık, tepindik falan. Sonra biz tabii otostopu bir ulaşım aracı olarak benimsediğimizden Alple yine böyle koşturmacalı bir günde otostop çektik. Bizi -maşallah nazar değmesin- güzel arabasıyla HBS Solutions Şirketinin sahibi Cem Bey aldı. Yol boyu bizimle deneyimlerini paylaştı, yol gösterdi, cesaret verdi. Neyse yine günler geçti, yarışmaya gidecez, orada “Teknopark’ta yer aldık” diyeceğiz ama elimizde kayıt kürek kanıt yok. Muzaffer Hoca’ya gittik, derdimizi döktük, Allah razı olsun, hemen bir kağıt hazırlayıp verdi. Artık kapı gibi kanıtımız vardı, İstanbul’da oldukça işimize yaradı. Yarışmayı kazandık, geldik, aradık hocayı, geçen hafta için “Haftaya arayacağım” dedi. Sevindik, beklemeye başladık. Arayan soran olmayınca 31 Temmuz Perşembe günü Alple atlayıp gittik okula. Hocanın başı kalabalık, işi çok, sağolsun sözleşmemizi hemen hazırladı, verdi. Ben heyecandan bizim imza atmamız gereken yere değil de Rektör hocanın atması gereken yere imza atıverdim. Hoca gördü, takıldı, “Şirketi batırırsın sen” dedi Neyse çok şükür yerimizi aldık. A2 binası alt katta 5A nolu odadayız artık. Tükkanımızı açtığımızda bekleriz efendim. Tam adresimiz İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi A2 Binası Zemin Kat No:5A İYTE Yerleşkesi, Gülbahçe, Urla 35430- İZMİR
Bu süreçte Prof. Dr. Halis Püskülcü ve tez hocamız Belgin Ergenç başta olmak üzere tüm bölüm hocalarımıza, Bölge Ofisi sorumlusu Dr. Muzaffer Sipahioğlu hocamıza destek ve cesaretlendirdikleri için, SADE Bilgi ve İletişim Teknolojileri ARGE Hizmetleri’nin kurucuları, genç girişimci arkadaşlarımıza ve HBS Solutions Bilgisayar ve Yazılım Sistemleri San. Ve Tic. Ltd. Sti. kurucusu Cem Bey’e deneyimlerini bizimle paylaşarak hayatımızı kolaylaştırdıkları için sonsuz teşekkürler…
Burası da uzaklardan tükkanımızın olduğu bina: (Resim Sade Arge’ye ait)
Bu da hava fotosu:
Büyütmek için üzerine tıklayınız.
Ah Mehmet hocam ah.. Çok cana yakın adamdır kendisi. İyi bir jüriye denk gelmişsin :)