Helsinki, Finlandiya Ziyaretim – Bölüm 1

-->

Not: Finlandiya için yazacaklarım Gılgamış destanı gibi olunca dört parçaya böldüm, affınıza sığınıyorum

Bir önceki yazım Stockholm, İsveç Ziyaretim‘de bahsettiğim üzere kısa bir süre İsveç topraklarında kaldıktan sonra SAS (Scandinavian Airlines) ile Helsinki’ye geçtik. Geçtik demesi kolay tabii :D Uçak, şu yabancı filmlerdeki gibi kapısı merdiven olan minnaklardan. Ee tabii bir de uçuş bölgesindeki çetin hava şartlarını sayarsak bir hayli heyecanlı geçti. Hoş, günün yorgunluğundan bir hayli güzel uyudum, çok az bir kısmını hissettim.

2016-05-15-22-11-02İndik, girdik memlekete. Otelimize gittik. Otelimiz Helsinki’nin tam merkezinde, trenin garının hemen yanı başındaydı. Değişik açılardan tren garı:

Tabii oraya gezmeye gitmedik, tüm gün dükkanda ekmeğimizin peşindeydik o nedenle dip köşe gezemedim şehri ama kısıtlı sürede de olsa zaman/performans açısından güzel bir iş çıkardığımızı düşünüyorum. Lafı uzatmayalım.

Bu memleketteki en zor şey bence düzen. Evet aşırı düzen. Dükkan 6’da kapanır yazıyorsa, tam 6:00’da kapanıyor. Tren 05.57’de geçer diyorsa, tam vaktinde geçiyor. Heyecan, aksiyon yok anlayacağınız :D Trafik düzenli akıyor, şehir tertemiz, insanlar nazik, mekanlar güzel. Bu aşırı düzenin mağduru şöyle oldum ki, müzeler, gezilecek yerler, kimi dükkanlar beş – altı sularında kapandığı için dükkandan çıkıp gelesiye kadar her yer kapanıyordu. Zaten koca şehirde iki üç tane hediyelik eşya satan yer var onlardan birine de ancak son gün ucucuna yetişebildim.

İlk  gün şehri bir turlayalım, yakın yerleri gezelim dedik. Ünlü (ünlüymüş, orada öğrendik :) ) Aleksanterinkatu caddesinde biraz volta attık, hemen başlayan memleket hasretinden olsa gerek, hiç alışveriş merkezi görmemiş gibi Stockmann’ı ziyaret ettik. Oradayken bünyeyi yoran en önemli mevzu, bize göre çok kuzeyde olması ve mevsim nedeniyle güneşin neredeyse gece 10-11 sularında batması. Hal böyle olunca hep gündüz zannedip yaşamaya devam etmek. Otelde kalın perdeleri kapatmadan uyuyamadım resmen.

İkinci gün Aleksanterinkatu caddesini tamamen gezmeye, Senato meydanını, Helsinki Katetralini ve devamı görmeye karar verdik. Stockmann hemen bu caddenin girişinde yer alıyor. Ayrıca Hard Rock cafe de caddenin girişinde hemen solda yer alıyor.

Devam etmeden önce biraz Finlandiya tarihi hakkında bilgi vermek yararlı olacak. Finli kardeşlerimiz rivayete göre Orta Asya’dan bölgeye akmışlar. Zannımca kavimler göçüyle buraları yurt edinmişler. Hatta Finli kardeşlerimizin Türk kökenli olduğuna dair söylentiler, iddialar mevcut. Dayanaklardan en önemlisi Fince‘nin, Türkçeye çok benzerlik göstermesi. Hatta orada yaşayan arkadaşlardan ve bazı Finlilerden edindiğim bilgiye göre diğer iskandinav milletleri (Norveç, İsveç, Danimarka) bu kardeşlerimizi dışlayıp itip kalkarlarmış, “Siz asyalısınız, sizde viking kanı yohtur deyi.”. Üzüldüm, Finlinin finliden başka dostu yoktur durumuna düşmüş gariplerim soğuk illerde.

Neyse bu kardeşlerimiz 12.yy dolaylarında İsveçlilerin egemenliğine geçmiş. 18. yy da da Ruslar çökmüş mekana. Helsinki de bu dönemde başkent olmuş, öncesinde Turku başkentlik etmiş yıllarca. Neyse en son 1917’de Rusya’daki Şubat Devrimi esnasında yeter la kaç yüzyıldır esaret deyip bağımsızlığını bir şekilde eline almıştır. Kısacası uzun yılları isveç ve rus zulmü altında inim inim inleyen Finli kardeşlerimizin bağımsızlık hikayesi gelecek yıl ancak 100 yıla erişecek. Bu arada duymayan varsa söyleyeyim, komşu ülke Norveç, 100. yılı şerefine Finlandiya’ya bir dağ hediye etmeyi düşünüyor.

Evet Aleksanterinkatu Caddesi bir hayli uzun ve üzerinden tramway var, şehrim her yerinde olduğu gibi ve 4, 4T numaralı tramwaylar geçiyor. Nerede biliyoruz, tabii ki okuyanın ve çizenin kör olduğu bu kapsamlı haritadan:

helsinki_tramway_hatlariTramwaya binmek için bilet otomatlarından bilet alınabildiği gibi ben şehri karış karış tavaf etmek istiyorum diyenler için Helsinki Card da mevcut.

Aleksanterinkatu Caddesi adından da tahmin edilebileceği gibi bir rus çarı olan Alexander II adlı dayıdan alıyor. Caddenin baş tarafında sağlı sollu bir çok mekan ve alışveriş noktası mevcut. Hemen ilerisi de Senato Meydanı ve Helsinki Katetrali’ne ulaşıyor.

Bol bol foto çektikten sonra biraz daha ilerliyoruz, Pazar Meydanının yanından geçip bir ada üzerinde kurulmuş olan ihtişamlı Uspenski Katetrali çıkıyor karşımıza. Altın sarısı kubbesi çok ötelerden bile rahatlıkla görülebiliyor. Hatta Pazar Meydanında bulduğum Gonyalı bir pazarcıya göre “altın deyyiler o kubbeye”. Bilinmez tabii.

Bu son duraktan sonra bahsettiğim caddenin paralelindeki Pohjoisesplanadi caddesinden otele doğru dönmeye başladık. Bu caddenin sol tarafını ise güzel bir park kaplıyor ve içinde çok güzel kafeler mevcut.

Dönerken de bu dayıları gördük yolda, bira içip şarkı söylüyorlardı. Zannımca yerel bir gelenek.

>>> Devamı için httpswww.nioya.com/helsinki-finlandiya-ziyaretim-bolum-2.html

Comments are closed.