Özel sektörde ayrımsız bütün üstlerimize “yönetici” deriz. Peki bu yöneticiler gerçekten yönetici mi yoksa aslinda idareci mi? Bence bu ayrımı iyi yapmak lazım.
Yönetici verdiği emir ve talimatlarla, söyledikleri ve yaptıklarıyla takımını, bölümünü, şirketini, kurumunu ve altında çalışanları yeni yönlere sevkeden, olumlu ya da (tabii öyle olmasa iyi olur ama) olumsuz yönde değiştiren ve geliştiren kişidir. Yönetici sorumluluk ve insiyatif, gerekirse risk alıp yön verir, karar alır, alabilir
İdareci ise mevcut durumu muhafaza etmekle yükümlüdür. Risk almaz, alamaz, bu nedenle büyük kararlar alamaz, yöneticilerine danışmak zorundadır. Yeniliklere ihtiyacı yoktur. Kısaca özetlemek gerekirse yönetici yapar, idareci yaşatır!
İşte bu noktada her sorumluluk sahibi çalışan yönetici olamaz, yetenekler, işe olan hakimiyet gibi etkenlerin yanı sıra yetkiler meselesi çalışanları sadece idarecilik konumuna itmektedir. Bazen de kişi risk almamak, alınan / alınacak kararın sorumluluğun kurtulmak için idareci kimliğini tercih etmektedir.
Zaten bir kurumda / şirkette bir ya da en fazla birkaç yönetici olmalıdır. Herkes yönetici olursa çok başlılık başlar. İdeal bir sistemde az sayıda yönetici, yeniliğe açık birçok idareci bulunmalıdır. Yeniliğe açık ifadesini özellikle kullandım zira bazen idareciler mevcut durumu korumak adına yöneticilerin işini zorlaştırmakta hatta yönetici vasfı olan çalışanlarının önünü rahatlıkla tıkayabilmektedirler.
Özet olarak toparlamak gerekirse üstlerinizi ya da astlarınızı değerlendirken, sorumlu olduğunuz ya da parçası olduğunuz organizasyonlardaki yapıları / kişileri anlamaya çalışırken bu kriterleri göz önünde bulundurmak yararlı olabilir.