Küçüklüğümden beri Atakule gidip görülmesi gereken bir yer gibi gelir, her Ankara’ya gelişimde uzaktan da olsa seyreder, bir gün kuleye çıkmanın hayalini kurardım.
Efendim malumunuz Ankara dolaylarında askerliğimi yapıyorum. Haftasonları da bi aksilik olmazsa çarşı faaliyetini icra ediyorum. Geçen hafta da asker arkadaşım ve aynı zamanda alayımızın imamı harunla uzun zamandır gitmeyi planladığımız Atakule gidek dedik.
Önce Kızılaydan Çankaya’ya doğru yürüyüp dolaştıktan bir iki yere uğradıktan sonra yürü babam yürü yokuşlar aşarak dere tepe düz giderek kuleye ulaştık. Yakından ne de azametli görünüyordu. Yarabbim bir hayalim daha gerçek oluyordu işte. Kule dibimdeydi.
Neyse hemen koşa koşa kuleye çıkan asansörün başına gittik. Kesin paralıdır, dedik. Olsun 3-5 olsun veririz. Hayalimizi gerçekleştirecez, boru mu? Kapıdaki amca 7.5 lira diyince bi hayalde geri adım atma girişimimiz olsa da girdik. Tabii hayalimizde dönen kule olduğu için acımadık paraya. Verdik, girdik asansörün başına vardığımızda kulenin dönen kısmının çalışmadı, o toplu iğne başı gibi kısmının altındaki gözlem balkonunu açık olduğunı öğrenmemiz ikinci bir hayal kırıklığı daha yarattı. Neyse bindik bi asansörü gedeyoz kıyamete misale doluştuk kabine. yaklaşık 30-35 sn sonra tepedeydik. çatt!!! kupkuru soğuk Ankara’ya tepeden bakmak, bi de üzerine 7.5 lira vermek tüm hayalleri yerle bir etti. (7.5 lira çok para değil demeyin benim asker maaşım onbaşı rütbesinden 20.81 lira olduğunu düşünürsek ayın 1/3 açız demektir :D)
10-15 dakika sağa sola baktıktan sonra afedersiniz götümüze bakarak aşağı indik. İçimizi bir hüzün, bir hayal kırıklığı bir pişmanlık aldı ama nafile. Neyse en azından içimizde kalmadı.